Salı, Kasım 13

*39 - Mavi ve Gri

3 Aralık 2005 * Milano

         Paolo üstündeki şoku yavaş yavaş atlatıyordu. Milano'daki merkez saldırıya uğramıştı ve sadece Paolo kalmıştı. Her yeri de dağıtmışlardı. Sanırım hem gözdağı verdiler hem de bir ihtimal de olsa kitaba baktılar. Ama yanılmıştım Casca blöf yapmıyormuş. Sanırım Matyas'ı vermedikçe de bu böyle olacak.

         "Kaç kişi vardı burada Paolo biliyor musun?"

         Kendini zorlayarak konuşuyordu, kelimeler ağzından olabildiğince sessiz ve sakin çıkıyordu.

         "Evet Üstat, 24 kişi vardı. Nasıl oldu bilemiyorum onlardan kimse yok burada. Ya kendi ölülerini topladılar ya da gerçekten çok sağlam bir ekiple geldiler. Ne yapacağız Üstat? Her şey bitti, herkes gitti burada.."

         Haklıydı burada her şey bitmişti. Paolo'ya da Prag'a gitmesini söyledim. En azından orada güvende olurdu. Biraz olsun uzaklaşırdı bunlardan.

         Casca ile görüşeceğim ama onun beklediği yolla değil. Savaşı tekrar başlatmayacağım.

***

10 Aralık 2005 * Münih

         "Sonunda geldin Yohan! Hediye mi beğendin mi? Senin için özel hazırladım, çok fazla kişi uğraştı o hediye için. E sen de geldiğine göre sanırım bir hediye getirdin."

         "İstediğin şeyi alamayacaksın Casca. Seni uyarmak için geldim buraya. Gücümün farkında değilsin ve bilemeden saldırıyorsun. Eğer bir kez daha olursa hem kitabı unut hem de bu sefer ki gibi sakin olmamı!"

         "Senden zor bir şey istemiyorum Yohan. Sadece Matyas'ı bana getirmeni istiyorum. Matyas'ı ver ve huzura kavuş."

         "Anlamıyorsun Casca o kitap hiç kimsenin elinde olmamalı. Aslında sana orada yazılanları söyleyerek insanlığa karşı suç işliyorum. Daha doğrusu haksızlık yapıyorum. O yüzden kitap artık yok. Ama bunun bir önemli olduğunu düşünmüyorum Matyas'ı istediğine göre sende de bu kitaptan vardır. Merak etme hepsini alacağım bir gün senden."

         "İrreligioso'nun hala tek güç olduğunun farkında değilsin heralde Yohan. O çocuğu bana getireceksin yoksa daha da büyür bu savaş."

         "Madem geri atmıyorsun Casca, sonuçlarına katlanacaksın!"

         Barış uzun sürmemişti ama savaşa uzun süre dayanacak güçleri yoktu. Biz ise suikastçılarla birlik olarak çok ama çok uzun süre dayanabiliriz. Ancak bu sefer dipten başlamayacağım. En tepeden Münih'ten süpüreceğim onları. Şimdi eve dönme ve hazırlık vakti.

15 Aralık 2005 * Budapeşte

         "Yoğun bir döneme hazır olun hepiniz. Öğrencilere hiçbir şey fark ettirmeyin. Her şey normal seyrinde devam etsin. Ben bir şey olacak olursa size haber veririm. Ama dediğim gibi kendinizi savaşa hazır tutun."

         "Neyle savaşacağımızı söylemeyecek misin Üstat?"

         Hywl merakla sormuştu ama söylemeyecektim çünkü onlara bile gerek kalmayabilirdi.

         "Hayır, şimdilik buna gerek yok fakat hepinize bir görev vereceğim. Sizden şu an sahip olduğumuz tüm merkezlerin yerlerini değiştirmenizi istiyorum burası ve Prag hariç. Bunları çok hızlı bir şekilde yapmalısınız. Süre vermiyorum ama bir günde yapabiliyorsanız bir günde yapın. Ne kadar hızlı olursanız o kadar iyi."

         Aralarında bölgeleri paylaştırdım ve hepsi hazırlanıp çıkmak için dağıldılar. Ona hiç beklemediği şeyler yaşatmak istiyordum sonra aklıma geldi ya o da bana aynı şekilde yaklaşıyorsa?

***

21 Şubat 2006 * Palma de Mallorca

         "Niye buradayız ki Üstat? Yeni bir yer mi açacağız yoksa?"

         Yine aynı soru fakat kişi farklıydı. Bu sefer Hywl ile gelmiştim.

         "Hayır Hywl sadece tatil. Ara sıra dinlenmek lazım. Sence de güzel bir yer değil mi burası? Huzur dolu."

         Biraz sessizlikten sonra Hywl cesaretini toplayabildi ve konuşmaya başladı.

         "Üstat yanlış anlama ama o kadar iş yapıyoruz, çabalıyoruz ancak bir sonuç göremiyoruz. Neyle savaşıyoruz? Ya da savaşıyor muyuz? Biz ne yapıyoruz Üstat?"

         "Yaşıyoruz Hywl, en iyisi ve en doğrusu olduğuna inandığımız şekilde yaşıyoruz. Belki savaştığımız kişilerle aynı amacı hedefliyoruz ama yollarımız farklı olduğu için çatışıyoruz. Hayatımıza anlam katacak şeyler için uğraşıyoruz. Bilgi edinmek, iş yapmak, aşık olmak, savaşmak, eleştirmek, inanmak.. Tüm bunlarla yaşadığımızı hissediyoruz. Kimisi hepsini yapıyor kimisine bir kısmı yetiyor. Önemli olan inanç ve güven. Bana güveniyor musun Hywl? Size açıklamadığım ya da anlatmadığım şeyleri sizden gizlemek için olmadığına inanıyor musun? Sizi her şeyin içine çekemem Hywl. En azından benim yüzümden olmaz, ben varken olmaz. Kendiniz karşılaşır da peşinden gitmeyi seçerseniz o zaman karışamam."

         "Neyle karşılaşırsak Üstat?"

         "Bunun için zaman var Hywl ama ne kadar bilemiyorum."

         "Gerçekten çoğu zaman seni anlamakta zorluk çekiyoruz Üstat. Bazen.."


         "Biliyorum, biliyorum delirmiş olabileceğimi düşünüyorsunuz."

         Biliyorum, belki de gerçekten uzaklaşıyorum. Fakat gerçeği kim bilebilir ki? Benim gördüğüm şeyi bir başkası aynı şekilde görmüyor. Hywl gökyüzüne bakıp mavi görür ben bakarım gri görürüm. Peki hangisi gerçektir? Veya mavi ile gri nedir? Gerçeği hiçbir zaman bilemeyiz ancak tahmin ederiz, algılarız ve hissederiz. Tıpkı benim Dorotea'yı hissettiğim gibi. Bugün de bir haber yok ama biliyorum bir gün gelecek. İşte benim gerçeğim bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder