Perşembe, Aralık 29

*23 - Gece

28 Haziran 2010 * Budapeşte

Gecenin bir yarısı içeride birilerinin olduğunu sanarak uyandım. Yanımda Lisa yoktu. Yataktan kalktım ve hala gözlerimi ovuşturuyor ve uyanmaya çalışıyordum. Lisa’ya seslenerek evde geziniyordum. Kaldığımız yer büyük bir yerdi. Ekiptekiler, öğrenciler ve Lisa ile ben aynı yeri kullanıyorduk. Yapıyı dikdörtgen şeklinde düşünürsek uzun ve birbirine paralel kenarlarda öğrencilerin ve ekiptekilerin odaları bulunuyordu, tam ortada ise diğer odalardan daha büyük olan mutfağımız vardı. Dikdörtgenin sonundaki kısa kenarda ise tek oda vardı yani Lisa ile benim kaldığımız oda. Karşımızdaki kenarda ise kapı yoktu ve direk salona açılıyordu.

Mutfağın yanına geldiğimde içeride birini fark ettim. Yanına kadar yaklaştım ve yüzüne gelen saçlarını kulaklarının arkasına doğru çektim.

“Sen miydin Lisa? Ben de sesler duyduğumu sandım etrafı bir kontrol edeyim diyordum. Neyse.. ben yatıyorum tekrar.”

“Tamam hayatım, geliyorum hemen. Sadece çok acıktım, bir şeyler atıştırayım istedim.”

Odama doğru gittim tekrar ve kapıyı kapatıp duvara yaslandım. Bir şeylerin ters gittiğini hissediyordum. Kapı açıldığı gibi kadını yere yatırdım.

“Çabuk söyle Lisa nerede?”

Şaşkın şaşkın bana bakıyordu.

“Ne diyorsun Yohan. Benim, Lisa!”

O olmadığından emindim. Ve beni daha fazla zorlamamasını ona ne yaptıklarını söylemesini istedim.

“Ne diyorsun Yohan? Nereden çıkartıyorsun bunları? Çok fazla yoruluyorsun bu aralar. Senden korkmaya başladım.”

“Saçmalamayı kes ve Lisa gibi davranmayı bırak. Birincisi Lisa asla peynir yemez. İkincisi bunun gibi bir şeyin başımıza geleceğini tahmin ettiğim için Lisa’nın kulaklarında üç delik açtırmıştık. Tedbir olsun diye. Ve son olarak da Lisa’nın ayak başparmağı ikinci parmağından küçük. Seninkiler ise tam tersi. Artık daha fazla saklamanın anlamı yok. Kimsin sen ve onu nereye götürdüler. Hemen söyle yoksa yapacaklarım seni rahatlatmayacaktır.”

Kadın hiçbir şey öğrenemeyeceğimi söyleyip duruyordu. Onu odamda bulunan diğer küçük odaya götürüp bağlamıştım.

“Irreligioso’da olduğuna pişman olacaksın. Hepsine lanet okuyacaksın.”

“Şimdi üstüne bu böcekleri salacağım. Sen konuşmaya karar verene kadar üstünde gezinecekler. Zehirli değiller ama bazen ısırabilirler. Merak etme sana bir zarar vermezler. Sadece seni delirtecekler.”

Böcekleri üstüne salmıştım. Uzun süre dayanabileceğini biliyordum. Ben de Lisa’ya ne olduğunu bulmak için odadan ayrıldım. İçeri nasıl girmişlerdi aklım almıyordu. Kesin biri yardım etmiş olmalıydı. Nöbetçilere baktığımda tahmin ettiğim gibi ölmüşlerdi. Ekibim ise hala uykudaydı. Hepsini uyandırdım ve durumu açıkladım. Hepsi şok içinde kalmıştı. İçlerinden birinin yapmış olmasına inandırmak istemiyordum kendimi. Yine de hepsinin üstünde gözüm olduğunu ve dikkatli olmalarını tembih ettim.

“Ayrıca bu akşam buraya saldırı olabileceğini düşünüyorum. Artık yerimizi biliyorlar ve Lisa da ellerinde. Bizi yok etmek isteyeceklerdir. Her ihtimale karşı hazırlıklı olmalıyız. Bizim için önemli olan her şeyi buradan Prag’a taşıyacağız. Bunun için öğrencileri eşyalarla birlikte oraya gönderiyorum. Başlarında da sen olacaksın Matyas. Tahmin ettiğim şeyler bu akşam olacaksa henüz buna hazır değilsin. Hem ileride hepimizin sana ihtiyacı olacak. Geri kalan bizler de akşam bu işe bir son vereceğiz. Böylece nasıl biteceğini görmüş olacağız Matyas.”

İçlerinde hem korku hem merak hem de sevinç olduğunu hissedebiliyordum. Matyas ise biraz sitem eder gibi sordu.

“Peki hiç kimseye görünmeden nasıl gideceğiz Prag’a o kadar eşya ve insanla?”

Bu sorunun gelmesini bekliyordum zaten. Ve hep merak ettiğim şeylerden birini de araştırmıştım. Prag kalesi ile Buda kalesi arasında gerçekten bir tünel vardı. Dinlenmeleri ile beraber yaklaşık on günde orada olurlardı. O’na rehber olacak bir defter ve harita verdim. Oraya ulaştıklarında bana haber vermesini de istedim.

Eski ekibimle tekrar baş başa kalmıştım. Onlara güveniyordum onlar da bana güveniyorlardı. Hywl sessizliği bozdu ve meraklı bir şekilde sordu.

“Ee biz ne yapacağız peki?”

“Güzel bir soru Hywl. Bugün tüm bu saçmalığa son vereceğiz. Irreligioso’ya.. bu savaşa.. bu mekana.. ve birçok şeye. Ve düşündüğüm şeyde bu ekip başrolü oynayacak.”

Bu sefer ne kadar şaşıracaklarını bilmiyorlardı. Kimse ne kadar şaşıracağını bilmiyordu. Lisa bile.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder