Cuma, Ekim 7

*13 - Efsane(1. Sezon Finali)

16 Ağustos 2002 * Roma

Çaresizlik.. Evimde elim ayağım zincire bağlı duruyor olmam tam olarak çaresizlikti. Öleceğimizi biliyordum. Hylar ve Harm daha önce ölecekti, ekiptekileri zaten öldürmüşlerdi. Neyin peşinden koşuyorduk, neyi amaçlıyorduk? Tam olarak o an düşünmeye başladım. Gerçekten bu kadar kin olmalı mıydı? Hâlbuki temelde aynıydık, bizden onların arasında yetişenler var. O zaman herkes anlaşıyordu. Oradaki arkadaşlarımı öldürmüştüm, sevdiğim kızı öldürmüştüm, dedemi öldürmüştüm. Şimdi ise Hylar ve Harm ölecekti, benim yüzümden. Kendi sonumu da hazırlamış oldum. Aslında Lucas’ın söyledikleri her şeyi özetliyordu.

“Yine önümde büyük bir engel var Stephan ve yine senin çözebileceğini düşündüm. Anlıyorsun değil mi beni? Onlarca adamımı öldürdün Stephan ama sana böyle bir emir verildiğini hiç hatırlamıyorum. Kimse hatırlamıyor! Sonra ne fark ettik biliyor musun Yohan! İşte bu kadın ve bu adamın senin aklını çeldiğini fark ettik. Sana hiç mantıklı gelmese de kabul ettin tekliflerini. Sana mantıklı gelemez Stephan, çünkü sen bizimle yetiştin. Ama bu içgüdüsel bir şey Stephan, bu kadın ve bu adam seni derinden etkiliyor.”

Silahını kafama ve kalbime doğru vuruyordu. “İşte tam buralarda bilinçaltı dediğimiz şey seni etkiledi. Ve onların peşinden koşturmaya başladın. Düşünmeden, sadece denilenleri kabul ederek. Neden peki Stephan? Hiç düşündün mü? Bunlar kim?”

Doğrusu hiç düşünmemiştim ve Lucas haklıydı, kelimesi kelimesine haklıydı. Nasıl olsa birazdan ölecektik. Bilmek veya bilmemek fark etmez diye düşündüm. Kim olabilirlerdi ki?

“Şu yüze bak Stephan hiç mi dikkatini çekmedi benzerliğiniz? Hylar senin annen, gerizekalı! Harm da amcan! Seni etkilemelerinin sebebi bu, bizim eğitimimize gelene kadar onlarlaydın. Ama onlar zamanında seni almamıza hiçbir karşılık vermediler. Baban seni bize getirdiğinde umursamadılar bile. Anlıyor musun Stephan! Sana bu gücü veren biziz. Oysa senin yaptığına bak. Ne sandın bunu Stephan? Herkesi öldürüp irreligioso’yu bitirebileceğini mi düşündün? Ancak kırıntıları temizledin Stephan. Biz hayal edemeyeceğin kadar büyüğüz. Öldürdüklerin yerine anında yenileri geldi. En üste yaklaşmaya çalışmak bile hatadır Stephan, büyük bir hata. Ve işte sonuçlarını görüyoruz. Herkesi tehlikeye attın Stephan, bunun bedelini ödeyeceksin.”

Annem mi?! Amcam mı?! Neler diyordu Stephan? Kafam çok bulanıktı. Ölmek üzereyken bile bunları düşünüyor olmak daha da acı verici. Hatırlamaya çalışıyordum, Hylar veya Harm veya babam hiçbiri gelmiyordu aklıma. O kızın nasıl aramıza girdiğini merak ediyordum, annemi merak ediyordum, babamı merak ediyordum, İstanbul’dakileri merak ediyordum. Aklımdan yine bir ton şey geçiyordu. Hepsini silip buradan nasıl kurtulabiliriz diye düşünmeye başladım. Buradan kurtulmam imkansızdı, Tanrı’nın yardımı gerekiyordu. Açıkçası, eğer varsa öbür tarafta bağışlanmayacağımı düşünüyordum. O sırada Stephan yüzüme tekrar yaklaştı.

“Söyle bakalım Yohan Lorm, tanrın önce kimin ölmesini istiyor Hylar mı, Harm mı? Aslında size iyilik yapıyorum Stephan, sizi tanrınızın yanına gönderiyorum. Orada istediğinizi yaparsınız, ahmaklar!”

Cevap vermiyordum, Hylar ile Harm’a döndüm. “Özür dilerim.. böyle olsun istememiştim anne, amca.. bana söylememeniz önemli değil. Tanrı bunu bize fark ettirdi. O’na bunun için şükrediyorum, bizim ölmemiz bir şey değiştirmez. Bir gün biri sizi yok edecek Lucas. Ben en azından bu yolda ölüyorum. Sense boşluk içinde öleceksin!”

Lucas bir kahkaha attı. “Demek bir cevap yok, sen bilirsin Stephan. Önce anneni sonra amcanı sonra da seni öldüreceğim. Tanrınızla size iyi eğlenceler!”

Lucas Hylar’a doğru yaklaştı, silahı kafasına dayadı. “Ha bu arada, eğer tanrınız gerçekten varsa ona kurallarının bu dünyada işlemediğini söyleyin.”

Lucas, beni sürekli sinirlendirmeye çalışıyordu ama kendimi tutuyordum. Tepki vermemeliydim, yoksa bu işi işkenceye çevirecekti. Hemen bitmesini istiyordum. Gözlerimi kapattım ve eskileri düşünmeye çalıştım. Bir silah sesiyle irkildi vücudum, sonra bir ikincisi geldi. Gözlerimi açmak istemiyordum. Onların ölümünü göremezdim. Lucas’ın bana yaklaştığını hissediyordum, silahı kafama dayadı. Gözümün önünden her şey silindi, bugünün doğum günüm olduğunu hatırladım. Ölümler günüydü doğum günüm. Gözlerimi açtım, yere akan kandamlaları görüyordum. Anlam verememiştim.

“Güle güle Yohan Lorm!”

Küçüklüğümden beri efsane olacağımı sanıyordum, Hylar ile tanıştığımdan beri ise Yohan Lorm efsanesi. Ama olmadı, ben de kendi kendime söyledim “Güle güle Yohan Lorm!”

Ve sonra bir silah sesi daha geldi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder