Salı, Eylül 13

*6 - Karar

Lisa ya da Sophie beni nasıl tanıdı bilemiyorum ama tanımıştı. Ve aklıma gelen ilk iki şey ya öldürmek ya kurtarmak oldu. Sonra biraz daha düşündüm bu durumu kullanabilirdim. Lisa’ya daha sevecen yaklaştım, onu yerden kaldırdım ve yatağa yatırdım. Yüzü çok kötü olmuştu ve zehrin etkisi altındaydı. Panzehrin bir kısmını verdim ve etkisi için bir süre bekledim.

Bu sırada Lisa’yı inceliyordum. Onu en son altı yıl önce görmüştüm. Eğitimimi tamamlamıştım ve ayrılmak zorundaydım. Kimseyle vedalaşmamıştım. Sadece Lisa’nın beni izlediğini gördüm. Bakışlarının hala aynı olduğunu fark ettim. O zaman sene 1995 idi. Ayrılmayı o gün öğrenmiştim. Bugün ise kavuşmayı öğrendim. Ve aslında sadece orada değil sürekli bir eğitim aldığımızı fark ettim. Hayat, bir eğitimdi.

Lisa biraz kendine gelmişti bana karşı gelmek istiyor ama yapamıyordu. Kendini zorlamamasını yoksa panzehrin etkisinin azalacağını, dinlenmesi gerektiğini söyledim. “Lisa, bana seni öldürmemi söyledi biri. Bilirsin, ben bu işi para için yapıyorum. Sen olduğunu bilmiyordum. Ancak bana anlatman gerek, kim seni öldürmemi istemiş olabilir?”

Lisa kararsızdı, neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kendini zorladı ve oturur pozisyona getirdi. “Biraz su getirir misin Daniel?” Yanından ayrılmamalıydım o yüzden daha önceden su almıştım yanıma. Ters bir şey yapıp yapmayacağından emin olamazdım. “Her suikastında böyle mi yaparsın, öldüğümü hissediyorum Daniel? İkimiz de eğitimliyiz beni bu kadar rahat öldürecek olman normal değil. Açıkçası şu ana kadar en iyisi olduğunu düşünüyorum.”

Özür dilemiştim bu lafların üstüne, Lisa’ya bunu yapmak istemezdim. Neyse ki yanıma panzehir almıştım. Konuya tekrar döndürdüm Lisa’yı. “Hadi ama Daniel bilmiyor olamazsın, tabi ki şu Kutsal Romacılar tutmuştur. Bizim onlardan başka düşmanımız mı var? Sürekli güç kaybediyorlar ve artık bitme noktasındalar. Salaklar gizlice öldürebileceklerini sanıyorlar. Seni tutmuşlar, beni gizlemişler buraya kadar tamam ama sen gelince tanımayacak mısın sanki beni veya başkalarını? Onlar ölüyor artık Daniel, bugüne kadar hepimiz onları öldürdük. Soyları tükenecek ve önümüzde o papa saçmalığı kalmayacak.”

Amacıma ulaşmıştım, taktiğim tutmuştu. Demek bana anlattıkları doğruymuş. Ama karar veremiyordum, Lisa’ya baktıkça onu öldüremeyeceğimi anlıyordum. Ya onu öldürecektim ya da kendi soyuma ihanet edecektim. Lisa hala çok halsizdi. Ona anlatmaya karar verdim. “Lisa sana bir şey söylemem gerek..”

Bana çevirdi yüzünü Lisa. Anlatmaya başladım, Kutsal Roma İmparatorluğunun soyundan kalan en genç kişi olduğumu, papayı ve son kalan diğer dört kişiyi. Beni şaşkınlıkla dinledi, şimdi sıra ondaydı “Daniel ya da Yohan her neyse, sen.. yani.. nasıl.. onca yıl beraberdik.. aynı yerde yetiştik.. kime ihanet ettiğini sanıyorsun? Bize mi onlara mı? Sen bizdensin Daniel, bizle yetiştin.. hayır.. hayır.. bunlar gerçek değil.. ciddi değilsin değil mi..?” Kesik kesik konuşuyor ve sinirden gülüyordu Lisa. Sonra bir anda ciddileşti. “Doğru değil bunlar Daniel değil mi? Yoksa ölürsün!”

“Üzgünüm Lisa, son anlarında her şeyi bil istedim.” Acı çekmesini istemiyordum, sadece zehri verdim. Yavaş yavaş etki ediyordu, önce kolu boynumdan çekildi. Bilinci kaybolmak üzere idi. “Lisa beni dinliyor musun?” Başını oynatmıştı. Gözlerinden yaş geliyordu, gözlerimden yaş geliyordu. “Seni hep seveceğim Lisa, bunu da bil.” Diğer eli de elimden kaydı. “Ben de..” diyebilmişti sadece. Bir süre sonra tamamen bilinci kayboldu. Yaşıyordu ama hissetmiyordu, eziyet çekmesini istemiyordum. Hançerimi çıkardım ve kalbine saplamak üzereydim. Ağlamamaya çalışıyordum, ilk defa.

Katliam başlamıştı ve benim için en önemlisi ve en zoru en baştaydı. Gerisini rahatça yapabilirdim. Sevdiğimi öldürmek zorunda kaldığım için intikam almak istiyordum ve ‘irreligioso’yu sorumlu kılmıştım. Onlar ortalığı karıştırmasaydı bunların hiçbiri olmayacaktı. Hepsini öldürecektim ve bu karmaşa kalkacaktı. Öldürmemek için öldürecektim.

Hançerimi kalbine doğru batırmaya başladım hafif bir kan yayıldı kıyafetine. Bir damla daha düştü gözlerimden eldivenime. O sırada kapı aniden açıldı ve iki kurşun sıkıldı. Yere düşmüştüm. Etraf bulanmıştı, elimi karnıma attım yaralanmıştım. Biri bağırıyordu;

“İşin bitti Stephan!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder